"Günaydın"

 


 

Belki bir gün, tam da akdenizle egenin karıştığı bir denize kiracı bir köyde, bahçe içinde bir taş evde, sana uyandım. Geçmiş gelecek zaman evet. Çünkü biliyorum.

Sana uyandım ve sessizce kalktım yataktan, saten bir gecelik yataktan yere inmeye karar verir ya öyle.

Biraz işim vardı. Dünyayı sana hazırlayacaktım.

Merdivenleri indim ve kahve yaptım, kahve kokmayan evlere uyanmaktansa kahve kokan evlere uyanmak daha güzeldir ve birimiz kahve kokan evlere uyanacak birazdan, ama daha çok var. Ama kahve kokmayan sabahları sana bırakıp kaçmam kadar çok değil. Kapıları açıp yerlere bastım, gözümü kırpıştırıp bulutlara baktım, içeri dönüp su içtim, elim müziğe gitti, geri aldım, cırcır böceklerinin sesini açtım. Ağaçları saydım tek tek, onlara şaka yapıp gülümsemelerini sağladım, çiçeklere iltifat ettim, mis gibi kokuttular etrafı, dağları onurlandırdım, daha bir güzel yeşillendiler, denize göz kırptım, henüz uyanmamıştı, birazdan yine seslenirim.

İçeri girdim kahve aldım tekrar çıkıp elimde bardak yürümeye başladım çünkü biliyorsun işim var, dünyayı sana hazırlayacağım.

Kafamda bir bakkal bulma amacı. Saçlarım böyle tepeden bağlı, pijamamın içinde bikini, pembe renkli bir terlik falan, acaba beni böyle seviyor musun? Yanlış anlama lütfen gelecekte olduğumuz için merak ediyorum. Böyle yerlerde bakkalların önündeki kasalarda domates, salatalık, patates ve limon olur biliyorsun değil mi, tam da deniz gözlüklerinin ve şnorkellerin asılı olduğu standın altındaki kasalarda. Neyse önce bakkalı bulayım da. On beş zeytin ağacı, yedi begonvil, iki böğürtlen, üç zakkum, bir güneş, seksen yedi cırcır böceği, dört köpüş, beş kedi, iki bahçe hortumu geçtim. Hepsine adını söyleyip seni tanımalarını istedim çünkü belki anlıyor musun işim bu, dünyayı sana hazırlıyorum.

Merhaba bakkal bey, sizden pek hoşlanmadım. Ruhunuzda bir çakallık var ama bunu çaktırmayacağım. Ekmek alarak başlayayım, kuru domatesli, ekşi mayalı, dilimlenmiş ve zeytinyağlı bir ekmek var, hepsi bir arada mı ya yok cennet, tamam bunu alayım, kızartırım, bi tane normal ekmek alayım çünkü bu dünyada yaşıyorsak menemene ekmek banmak gerekebilir, yumurta da alayım evet menemen deyince aklıma geldi, oğşit gelecekte olduğumuz için yumurtayı nasıl sevdiğini de bilmiyorum. Keşke bu kadar çok yumurta çeşidi bilmeseydim ya. Neyse evet salatalık, patates, sigara da alayım belki aç karna içiyorum diye bana kızarsın. Aslında söylenmek diyecektim çünkü inanır mısın söylenmeni seviyorum ama kafiyeli olmadı. Sen de bilirsin bazen şiirler hayattan daha gerçek olabilir.  

Acaba bir tane de bira alıp gelirken saydığım her şeyi çifter çifter sayarak mı dönsem ya, evet. Neyse ki kafamda bütün harika olmayan fikirleri harika gibi gösterme filtresi var. Alayım be aman. Açar mısınız lütfen teşekkürler. Elimde bir poşet çıktım, rüzgarı biraz kıstım çünkü bence bu kadarından hoşlanmazsın, geri dönerken birtakım böğürtlenler, begonviller kediler ve zeytin ağaçları geçtim ama asla sayamazdım. Gelecekte olduğumuz için biliyor musun bilmiyorum ama gündüz birası beni çok çarpar.

Eve gelip boş şişeyi çöpe atıp kahve alıp bahçeye çıkıp hortumu açtım. Canım yanına gelip nefes alıp almadığını kontrol etmek çekti çünkü sevdiğimiz insanların yaşayıp yaşamadığını sürekli kontrol etmemiz gerekir bence. Bizi sevip sevmediklerini kontrol etmekten daha önemli diye düşünüyorum. Ama yapamazdım, yani tam yapamazdım çünkü kahvelerce ve ıslak topraklarca kokan bir taş evde cırcır böcekleri sesleri ile uyumakta olan bir insan sadece kendi isteği ile uyanmalı, o yüzden kapıdan dinledim nefesini. Yaşıyordun, yaşasın.

Aşağı indim sessizce ama biraz telaşlandım artık çünkü biliyorsun dünyayı sana hazırlamalıyım. Önce çay suyu koydum, uyanınca kahve içilir ama çay da lazım, hep lazım. Yumurtayı nasıl sevdiğini anlamak için allahtan yardım istedim, kayısı dedi ve ayrıca peynirli bir omlet. Okey dedim allahım ikisini de biliyorum. Allaha okey denir mi acaba, genelde amin falan diye iletişim kuruluyor kendisiyle galiba ama neyse. Domatesleri doğradım ve kekik. Yeşil zeytinler çizik. Peynir tabağına begonvil düştü mükemmel, salatalıklar verev, patates de kızartmalıyız belki canın kahvaltı esnasında bira ister, hizaya geçin.

Bütün dünya hizaya geçebilir mi lütfen artık. Çünkü merdivenlerden bana gülümseyip “günaydın” dedin.

 


Comments

Popular Posts