Papatya
Öylece, ama sadece, belki uzakta, belki nerede, belki bi yerde ama dünyada, bu hayatta, bi yerlerde, buralarda diye sevdiğiniz insanlar var mı, Papatya'nın vardı. Yani tam bundan değil aslında elbette, bin tane histen kaynaklıydı her şey. Yoksa hikayesini yazmazdık da, bu düz manyak der geçerdik Papatya'ya.
Bir gün oturuyorduk, nerede olduğunu söyleyeyim mi, ama yargılamayacaksınız bak, hani E-5 falan öyle kocaman kocaman yollar olur ya, onlardan birinin ayrımını düşünün, GEBZE - ESKİHİSAR falan diye bağıran dev tabelaların birinin üstünde, o tabelalardan birinin üstünde martılarla beraber ayaklarımızı sallaya sallaya oturuyorduk, neden diye sormayın lütfen, Papatya anlattı bana her şeyi, göz kenarındaki o çizgi, aptal esprilerine kahkahalarla gülmesi, onunla her yere ama her yere gelmesi, sigara içmediği halde sigarasından içmesi, aynı içkiden söylemesi, Papatya dedi ki beni seviyor. Ben müstehzi gülümsedim.
Ama Papatya öyle bir insandır, kınamayın, Papatya inanır, ben müstehzi gülümserim.
Dedim sonra n'oldu. Dedi seneler geçti. Dedim sonra? Hiç işte dedi, seneler oldu.
Ayaklarımızı sallamaya devam ettik ve martılar bağırmaya, kimse kimseyi rahatsız etmiyor, kimse kimseden rahatsız olmuyordu, bi gebzeye bi eskihisara ayrılan arabalara bakıyorduk sessizce, tabelanın üstünde, tam da olması gerektiği gibi, Papatya sakince anlatmaya devam etti, ortada bir tane bile cesaret yoktu, bir tane bile itiraf, dedim Papatya sakince gülümsemekle ömür mü geçer?
Dedi yeter.
Papatya böyle bir insandı.
Sevdiği insanların hayatta ve mutlu olması artık ona yeter gibiydi.
Geri her şey çok büyük lüksler gibi.
Papatya buradan nasıl ineceğiz?
Comments
Post a Comment