Kiana
-
- Günaydın minik kuzularım, nasılsınız
bakalım bugün?
- - Günaydın Canan Abla, Miro çok hasta, gece bir
yaprağını daha kaybetmiş biliyor musun.
- - Alın bakalım suyunuzu, ohhhh kana kana,
şööyle yüzünüzü de güneşe doğru çevirelim bakal, AAA Miro, çocuğum, bir
yaprağın daha düşmüş senin?
- - Evet Canan Abla, diyorum ya sana,
geceden beri de konuşmuyor benimle hiç, halsiz düştü iyice.
- - Yok yoook, ben Miro’cuğumu tanırım Mavi,
sen hiç üzülme, belli ki iyileşecek, yeni bir yaprak getirecek de dünyaya, onun
yorgunluğu bu, hadi iç sen suyunu.
Miro ile de Canan Abla ile de altı sene evvel tanıştım. Ziya Amca, Allah
sizlere uzun ömür versin, vefatından iki ay önce beni bir çiçekçiden alıp Canan Abla’ya getirmişti doğumgününde. O gün gök mavisi saksım yüzünden Mavi oldu adım,
ondan önce bir adım yoktu. Miro havalı, uzun boylu, gösterişli, kocaman
yapraklı, kıpkırmızı çiçekler açan bir sardunya idi, bense incecik dallı, minik
yapraklı, narin çiçekli bir frezya. Önceleri Miro benden çok hoşlanmadı,
sabahları Canan Abla su verirken onu üzmemek için nazikçe bana gülümseyip
günaydın der, onun dışında benimle pek konuşmazdı. Yalnız ben fark ederdim,
Canan Abla balkonun panjurlarını tam kapatmadan yağmura yakalanırsak, Miro o
koca yapraklarından bir kaçını üstüme üstüme çaktırmadan gerer, markete
giderken aşağıdan Canan Abla’ya laf yetiştiren komşu Naile Hanım’ın
konuşmasıyla dalga geçtiğimde için için güler, kış geceleri çiçekli günlerimi
özleyip ağladığımda sessizce o kadife kokusunu balkona salar, beni teselli ederdi.
Ziya amca bir daha gelmemek üzere evden gittikten tam dört ay sonra bahar
geldi. Başlarda biraz zorlandım, yapamayacağım sandım ama yanyana
çiçekleneceğim o ilk dalı Mart’ın 27’sinde topraktan çıkardım. O bir günaydını
ağzından cımbızla aldığımız Miro, anında iki yaprağını kenara büzüştürüp bana
biraz daha güneş armağan etti, gülümsedim, gülümsedi, günaydın dedi, hem de
Canan Abla bile daha uyanmadan.
Günaydın dedim, yakında çiçeklenecek ince dalımla gerinirken, nasılsın
dedi, iyiceyim dedim, minik dalımı biraz daha uzatırken, rüzgar çıkacak
dikkatli ol dedi, tamam dedim kendimi sakınırken. Dedi ki rüyamda teyzemi
gördüm, ailemizin en güzel sardunyasıydı, dinledim, kuzenimi özledim dedi,
görsen ne güzeldi yaprakları, dinledim, biliyor musun çocuklarım var, biri mor
biri aynı benim gibi kıpkırmızı dedi, dinledim, saatler, günler boyu konuştu,
dinledim. Sonra vakit geldi, açtım çiçeklerimi, Miro, Canan Abla, ben sessizce
balkonda oturup havayı kokladık, Ziya Amca’yı ve Miro’nun çocuklarını özledik.
Ben sadece duruyor ve güzel kokuyordum.
O zamandan beri her kışı beraber atlatıp her bahara beraber sevindik.
- - Kahvemi sizinle içmeye geldim minik
kuzularım, Maviş, aaaaa hala suratın asık senin ama?
- - En son dün sabah Günaydın dedi Miro bana
Canan Abla, o zamandan beri hiç konuşmuyor.
- - Şekeri de fazla koymuşum kahveye iyi mi,
dokunmasa bari, ah Ziya Amcanız burada olsa idi söylenirdi şimdi, “Canan
şekersiz iç şu kahveyi.”
- - Sonra şey dedi Canan Abla, dünyadan
umutlu gibi davranmaya çalışırken umutlu oluyormuş, gülümser gibi yaparken
gerçekten güldüğünü fark ediyormuş, bana da öyle yap dedi, umutlu değilsen bile
öyle gibi yap, ben gitsem bile, gülmek istemezken bile gülümse, iyi gelecek
emin ol ded
- - Naile de uğramadı bugün görüyor musunuz,
hasta falan mı acaba, Miro kuzum, AY Mavi bak Miro’ya yeni yaprak vermiş
- - Miro yeni yaprak mı vermiş??
- - Miro yeni yaprak vermiş
Miro yeni yaprak vermiş.
Kiana ikten p̌anda
P̌anda ikten kiana*
(Dünya dönüyor hep
Hep dönüyor dünya)
*Marsis
Comments
Post a Comment