Gündüz Masalı
Günaydın,
Kahve yapıp, bir sigara yakıp bahçeye çıktım.
Merhaba kafam, bugün nasılım. Pek iyi değildim. Oysa sıradan, fakat güzel bir
gece geçirmiştim. Hafif sarhoş
uyumuş, yağmur sesine uyanmış, bahçeye
çıkıp biraz olmuş kedi toplayıp koynuma alıp toprak kokusu ve yağmur sesini
avcumun içinde tutarken uyuyakalmıştım. Bunlar ne güzel yaşamaklar lan, daha ne
istiyorsun?
Ne bileyim, yorgun gibiyim kelebek, sana da
günaydın. Müsaadeniz olursa, ben biraz bugün, hayatı sevmeyeceğim. Banane
diyeceğim, bok gibi olmuş bulutlar, bu ne biçim çiçek, bana mı sormuş gökyüzü
mavi olurken, şu güneşi çekin, durmaksızın söyleneceğim, sızlanmaya bulayacağım
dünyayı çünkü yorgun gibiyim kelebek.
Günaydın,
Her sabah ama her sabah, bu dünyayı sevmek
için ben elimden geleni yapıyorum. Bu dünyayı, bulunduğum şehri, hayatı,
hayatlarımızı, çünkü yani, ne yapabilirim. Uyanıp diyorum ki merhaba kelebek
iyi ki varsın, çünkü bağırıp çağırmak çok kolay. Amına kodumun hayatı falan,
her yerde nefret edilecek bir şey var, bok gibi insanlar, bu ne skik şarkı, bu
nasıl vergi, neden öyle yazdın, bunlar orospu çocukları, lahana seven maldır,
şiir yazmayın salaklar, bebekler çok ağlıyor, her şeyin şarjı bitiyor, başım
ağrıyor. Başım çok ağrıyor ve dünyadan nefret etmek çok kolay.
Günaydın,
Vazgeçtim. Her şeyden nefret etmek gerçekten
çok kolay ama yine de bunu seçmeyeceğim. Tutacağım dünyanın elini çünkü sana da
merhaba canım benim. Belki dört kahve içeceğim, ama halledeceğim. Çünkü nefret
haklı ben yorgunum, çünkü nefret kızgın, ben dargınım. Çünkü nefret çok şekilli.
Simli. Benim halim yok.
Günaydın.
Bakkala gitmem gerekti. Önce ayakkabılarımı
giydim. Sonra ayakkabılarımı çıkarıp terlikleri. Biraz sefil gibiyim ve bundan
hoşlanmıyorum. O yüzden içeri geri girip biraz simli far sürdüm, bir şarkı
dinledim. Elime çay aldım, sanki bir problem yokmuş gibi. Çıkıp yürümeye
başladım. Saçları tepede alelade toplanmış, elinde çay, simli farlı, dizli
pijamalı, ayağında kalın çoraplar ve fakat terlik olan, kulaklığından aşırı
neşeli gibi şarkılar gelirken topallayarak yürüyüp arada durup bulutların
fotoğrafını çeken bir. Mahallenin delisiydim? Aaaa bunu kendimden hiç
beklemezdim he gerçekten de. Neden böyle
oldu her şey.
Neyse sakindim.
Günaydın,
Siteden dışarı çıkıp biraz uzaklaştığımda, ki
bir tarafı bataklık bir tarafı inşaat bir tarafı havuzlu villa olan saçma sapan
bi yerdeydim, uzaktan gülümseyerek gelen bir kadın bir erkek gördüm. Önce
gülümsediler, dedim benim ne eksiğim var, ben de onlara gülümsedim.
İçlerinden erkek olan, birbirimize iyice
yaklaştığımızda yüzüme sevimli sevimli bakıp şey dedi,
kakyapagumeyptinirvanadolçevita? Jkdhfskjdhfjksdhfs hmmmmmm şey dedim, olur
hallederiz. Türkçe dedim. Gülümse kaderine diye devam ettim çünkü nasıl olsa
anlamıyorlar ya salla özlem tarkan şarkısı falan söyle. Gülümsek sarı bireyin
dediklerinden bi sikim anlamadığım için kulaklığı çıkardım çünkü tek problem
kulaklığımdı anlıyor musunuz, yoksa ben de tamamen kakya yani beybi. Garibim de
ben kulaklığı çıkarınca her şeyi halledicem zannedip bi oh çekti jdfhjkd.
Neyse, ha dedim, kak NE? KAK YA diye tekrar başladı, ha dedim bağırdın diye
şimdi anladım geri zekalı, bunu sakince gülümseyerek dediğim için geri zekalı
kelimesine pek alınmadı bence, telefonu çıkarıp translate açıp uzattım,
ALANYA’da bi otel soruyormuş. Jfhkdjhf alanyadan 8 ilçe falan uzaktayız ama
oradaki bir oteli mi soruyorsun ya taşranın bataklık dolu bakkal yolunda? Ve
rusça soruyorsun. Ha dedim tamam o
zaman. Törn left. Hjfdgkjdhgfdhj TÖRN dedim LEFT, bakın ben anlarım bu yol mol
işlerinden. Okey dedi, danke şön. Dfjhgskljdfhg Danke mi şön? Eyvallah dedim
ben de ne diyeyim içinde allah falan geçiyor bizi yansıtır…… Ben daha ne yapayım ülke turizmimiz için ya.
Günaydın,
Bakkala girdim, hayırlı işler abi diyerek
çünkü insanım. Bi de aslında şeyden etkilenmiştim. Böyle beş adım falan
kalmıştı bakkala girmeme, bakkal kişi kapının önünde oturmuş sigara içiyordu ve
beni görünce sigarasını söndürüp masadaki külleri hüüfleyip içeri girip esas
duruşta yerini almıştı. Demedi ki mahallenin delisi geliyor yan yan bakıp
derdin ne deyip siktiredeyim. Mahallenin delisi için bile facebookta oynadığı
okeyi, o son anda, harika bir şekilde gelen kırmızı onikiliyi umursamadan
aniden kapatmış, ayağı kırık plastik sehpayı temizlemiş, gülümseyerek, ben
içeri girmeden kasanın arkasında yerini almış ve şey diye bağırmıştı.
“Hoşgeldiniz, hayırlı işler.” Dümdüz bira dolabına doğru yürürken bi tekleyip
bana hayırlı işler demesine gülecek gibi oldum ama artık allah mı elimi tuttu
dünya mı bilmiyorum, sakince devam edip ben de şey dedim, “Sağolun hoşbuldum,
size de hayırlı işler.” Sanki dünyada herkes birbirine sürekli hayırlı işler
diyormuş gibi bir tavır takındım çünkü yani öyle zaten de be, siz ne
bilirsiniz. Efes malt aldım dört tane, topallayarak kasaya geldim geri, yalnız
dedi kızmazsanız size bir şey diyeceğim, buyrun neden kızayım hayırlı işler
dedim (ısısısısısısısısısısısısısısıs herkese hayırlı işler diyor salak
ısısısısısısısısıs biraz dalga geçeyim ısısısısısısısıs) tuborg dedi indirimde,
yirmibeş tele. İyi dedim ondan da biraz alayım.
Günaydın,
Tuborg dolabına gittim, içimden gülümse
kaderine söyleyerek. Yanlış anlamazsanız bayan dedi, BEN ASLINDA UZUN YOL
ŞÖFÖRÜYÜM. Arkamı dönüp kendisine baktım. Simli farlı, pazen dizli pijamalı,
kucağında dört tuborg olan, topallayan, sarışın, kalın çoraplı (babamın
çorapları büyük olsun ve sıkmasın diye) terlikli, kulaklığında Canbay &
wolker Leylim yar çalan fakat içinden tarkan gülümse kaderine söyleyen kırk
yaşında bir bayandım ve ben mi bir şeyleri yanlış anlayacaktım ya. Benim artık
bir şeyleri yanlış anlamaya gücüm kalmış mı sence? Bana göre, benden adam olmaz
yar. Buyrun dedim, neden yanlış anlayayım. Abla dedi, yenge, bayan, ben uzun
yol şöförü olduğum için dürüstlükten yanayım, senin aldığın efes malt 27 lira
ama tuborg indirimde 25 lira, neden söylemeyeyim sana haksız mıyım dedi, dedim
haklısın abi neden söylemeyesun, karadenizlimisin abla dedi, evet dedim.
Bazen. Afiyet olsun abla dedi. Dedim
sağol abi. Aldım birtakım biralar, çıktım. İnanın ben de bilmiyorum ne aldım.
Günaydın.
Beni kötü insanlardan çok iyi insanlar
yoruyor çünkü ben onları anlıyorum. Ben sizi anlıyorum, ben sizin neler
çektiklerinizi. Ben sizin nasıl yorulduğunuzu ve bu hayatta kalmalarınızı.
Yürüdüm devam ettim. Ben de aslında uzun yol şoförüydüm ve çok yorgundum. Ben de herkesi uyarırdım misal, çok para
kazanmaktansa, bu bira daha ucuz şimdi diye. İnsanları sevindirmeyi.
Günaydın kelebek.
Yarın da biliyorum, yine bugünden daha çok
yorgun olacak ama yine de dünyanın elinden tutmayı seçeceğiz. Çünkü biz uzun
yol şoförüyüz ve herkese hayırlı işler. ISısısısısısıs.
Comments
Post a Comment